Kapadokya
Türkiye'de İç Anadolu Platosu'nun kalbinde yer alan Kapadokya, sıra dışı volkanik manzarası ve kaya evleriyle ünlüdür. Bu peyzajın oluşumu, 20.000 km2'lik plato içerisinde yer alan birkaç volkanik merkezden ignimbiritler ve piroklastik tortuların yayılmaya başladığı Geç Miyosen dönemine (~10 My) (Ma = Milyon yıl) kadar uzanmaktadır. Yaklaşık M.Ö. 2.5 milyon yıl öncesine kadar devam eden volkanizma sonucu kalın ve renkli ignimbirit katmanları oluşmuştur. Kapadokya manzarasının evrimi, geç Miyosen zamanlarından beri platonun yükselmesi tarafından yönetilmektedir. Volkanik piroklastik akıntıları tarafından oluşturulan hafif eğimli platolar, daha sonra, genellikle yumuşak kaynaksız ignimbiritlerin kırıkları boyunca, yerel olarak “peri bacaları” olarak bilinen mantar benzeri, koni biçimli yapılar oluşturmak için parçalara ayrılır. Eski halklar evlerini, kiliselerini ve hatta yeraltı şehirlerini oymak için ignimbiritleri kullanmışlardır. Bu eşsiz kültürel ve morfolojik miras, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiş ve bugün Türkiye'nin en çok ziyaret edilen bölgelerinden biridir.
İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Hitit İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer. Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde "Güzel Atlar Ülkesi" anlamına gelir. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur. Bölge daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler, kiliseler, ve yeraltı kentleri bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir. 11. ve 12. yüzyıllarda Kapadokya Selçuklular'ın eline geçer. Bunu takip eden dönemde de bölge Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Ürgüp, Avanos, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar kaleleri, El Nazar Kilisesi, Karanlık Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ-Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.